52. NEBİ S.A.V.'İN MEDİNE'YE GELİŞİ SIRASINDA YAHUDİLERİN YANINA
GELMESİ
{هادوا}
/البقرة: 62/:
صاروا يهودا.
وأما قوله:
{هدنا} /الأعراف:
156/: تبنا، هائد
تائب.
{هادو
"Hadu" Yahudi oldular demektir.
هدنا "Hudna" buyruğu
ise tevbe ettik demektir. هائد "Haid" de tevbe eden anlamındadır.
حدثنا مسلم
بن إبراهيم:
حدثنا قرة، عن
محمد، عن أبي
هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (لو
آمن بي عشرة
من اليهود
لآمن بي
اليهود).
[-3941-] Ebu Hureyre'den rivayete göre Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Yahudilerden on kişi bana iman etse, şüphesiz (bütün)
Yahudiler bana iman ederdi."
حدثني أحمد،
أو محمد بن
عبيد الله
الغداني: حدثنا
حماد بن
أسامة: أخبرنا
أبو عميس، عن
قيس بن مسلم،
عن طارق بن
شهاب، عن أبي
موسى رضي الله
عنه قال:
قدم
النبي صلى
الله عليه
وسلم
المدينة،
وإذا أناس من
اليهود
يعظمون
عاشوراء
ويصومونه، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (نحن أحق
بصومه). فأمر
بصومه.
[-3942-] Ebu Musa r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Medine'ye girdiğinde Yahudilerden bazı insanların Aşura
(günü)nü tazim ettiklerini ve o gün de oruç tuttuklarını gördü. Bunun üzerine
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
Bizim o gün oruç tutmamız daha uygundur, dedi ve o gün oruç
tutulmasını emretti."
حدثنا زياد
بن أيوب:
حدثنا هشيم:
حدثنا أبو
بشر، عن سعيد
بن جبير، عن
ابن عباس رضي الله
عنهما قال:
لما
قدم النبي صلى
الله عليه
وسلم
المدينة، وجد
اليهود
يصومون
عاشوراء،
فسئلوا عن
ذلك، فقالوا:
هذا اليوم
الذي أظفر
الله فيه موسى
وبني إسرائيل
على فرعون،
ونحن نصومه
تعظيما له، فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (نحن
أولى بموسى
منكم). ثم أمر
بصومه.
[-3943-] İbn Abbas r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Medine'ye gelince Yahudilerin Aşura günü oruç tuttuklarını
gördü. Buna dair kendilerine soru sorulunca şu cevabı verdiler:
Bu, Allah'ın Musa'ya ve İsrailoğullarına Firavun'a karşı zafer
verdiği gündür. Biz de onu tazim etmek üzere bugünü oruç tutuyoruz.
Onlar böyle deyince, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Biz
Musa'ya sizden daha yakınız deyip, o gün oruç tutulmasını emretti."
حدثنا عبدان:
حدثنا عبد
الله، عن
يونس، عن الزهري
قال: أخبرني
عبيد الله بن
عبد الله بن
عتبة، عن عبد
الله بن عباس
رضي الله
عنهما:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم كان يسدل
شعره، وكان
المشركون
يفرقون
رؤوسهم، وكان
أهل الكتاب
يسدلون
رؤوسهم، وكان
النبي صلى
الله عليه
وسلم يحب
موافقة أهل
المتاب فيما
لم يؤمر فيه
بشيء، ثم فرق
النبي صلى
الله عليه
وسلم رأسه.
[-3944-] Abdullah b. Abbas r.a.'dan rivayete göre
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem saçlarını serbest bırakırdI. Müşrikler
ise saçlarını ortadan ayırırlardı. Kitap ehli de saçlarını serbest bırakırdI.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de hakkında kendisine herhangi bir emir
verilmediği hususlarda kitap ehline muvafakat etmeyi severdi. Fakat Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem deha sonra saçlarını ayırdı."
حدثني زياد
بن أيوب:
حدثنا هشيم:
أخبرنا أبو
بشر، عن سعيد
ابن جبير، عن
ابن عباس رضي
الله عنهما قال:
هم
أهل الكتاب،
جزؤوه أجزاء،
فآمنوا ببعضه
وكفروا ببعضه.
يعني: قول
الله تعالى:
{الذين جعلوا
القرآن عضين}.
[-3945-] İbn Abbas r.a. dedi ki: "Onlar kitap
ehlidirler. Onu kısımlara ayırdılar. Bir bölümüne iman ettiler, diğer bazısını
inkar edip kafir oldular."
Bu Hadis 4705 ve 4706 numara ile gelecektir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'ye gelişinden
sonra Yahudilerin yanına gelmeleri" Ebu Said "Şerefu'I-Mustafa"
adlı eserinde Said b. Cubeyr yoluyla şunu rivayet etmektedir: Yahudilerin başı
olan Meymun b. Yamın, Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gelerek
dedi ki: Ey Allah'ın Resulü! Onlara bir haber gönder ve beni de hakem tayin et.
Onlar (anlaşmazlık konularında) bana başvururlar. O da onu içeriye yerleştirdi.
Sonra Yahudilere haber gönderdi. Onun yanına gelerek onunla konuştular.
Allah Resulü onlara: Benimle sizin aranızda hakemlik yapacak bir
adam seçiniz, diye buyurdu. Onlar: Biz Meymun b. Yamın'in hakemliğine razıylZ,
dediler. Allah Resulü: Yanlarına çık diye buyurdu. Meymun: Şehadet ederim ki o
Allah'ın Resulüdür, dedi. Fakat onu tasdik etmeyi kabul etmediler.
İbn İshak'ın zikrettiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Medine'ye geldikten sonra Yahudilerle bir barış antlaşması yaptı. Onlar ona
tabi olmayı kabul etmediler. Bu sebeple onlarla arasında bir kitap yazdı (bir
antlaşma belgesi düzenledi.) Yahudiler Kaynuka, Nadir ve Kureyza olmak üzere üç
kabile idiler. Üçü de biri diğerinden sonra ahitlerini bozdular. Kaynuka
oğullarını karşılıksız serbest bıraktı, Nadir oğullarını sürgüne gönderdi,
Kureyza oğullarını da kökten imha etti.
Yüce Allah'ın izniyle biraz sonra bütün bunlara dair etraflı
açıklamalar gelecektir.
"Yahudilerden on kişi bana iman etse, Yahudilerin hepsi
bana iman edecektir." el-İsmaill'nin rivayetinde: "Müslüman olmadık
Yahudi kalmaz" şeklindedir. Ebu Said de "Şerefu'I-Mustafa" adlı
eserinde bunu böylece rivayet etmiş ve sonunda şunları eklemiştir: "Ka'b
dedi ki: Bunlar yüce Allah'ın Maide suresinde sözünü ettiği kimselerdir."
Buna göre kastedilen, belirli özel on kişidir. Çünkü ona (Yahudilerden) on
kişiden fazla iman etmiş idi.
Göründüğükadarıyla bunlar, o dönemde Yahudiler arasında
başkanlık konumunda idiler. Onların dışında olanlar da onlara tabi kimseler
idi. Fakat bunlar arasından ancak pek az kimse Müslüman olmuştur. Abdullah b.
Selam gibi. O da Nebi s.a.v.'in Medine'ye gelişi sırasında Yahudiler arasında
başkanlığı ile ünlü kimselerden idi. Nadir oğullarından Ebu Yasir b. Ahtab,
onun kardeşi Huyey b. Ahtab, Ka'b b. el-Eşref ile Rafi' b. Ebi'l-Hukayk da
bulunmaktadır.
Kaynuka oğullarından Abdullah b. Huneyf, Finhas ve Rifaa b.
Zeyd'dir. Kureyza oğullarından ise Zubeyr b. Batıya, Ka'b b. Esed ve Şemuvil b.
Zeyd'dir.
Bunlardan hiçbirisinin Müslüman olduğu sabit değildir. Bunların
her birisi Yahudiler arasında bir başkan idi. Eğer bu başkan Müslüman olmuş olsaydı,
Yahudilerden bir topluluk onlara uyardı. Muhtemelen kastedilen de budur .